3,99 €
Zehn Ausgaben der "Bubengeschichten" in einer fremden Sprache gibt es im Reclam-Programm bereits. Diese elfte aber ist etwas ganz Besonderes, nämlich die erste türkische Übersetzung von Max und Moritz überhaupt.
Das E-Book können Sie in Legimi-Apps oder einer beliebigen App lesen, die das folgende Format unterstützen:
Seitenzahl: 22
Wilhelm Busch
Max und Moritz auf Türkisch
Türkische Nachdichtung von Gözdem Osmanusta
Reclam
2017 Philipp Reclam jun. GmbH & Co. KG, Stuttgart
Covergestaltung: Cornelia Feyll, Friedrich Forssman
Gesamtherstellung: Reclam, Ditzingen
Made in Germany 2017
RECLAM ist eine eingetragene Marke der Philipp Reclam jun. GmbH & Co. KG, Stuttgart
ISBN 978-3-15-961236-2
ISBN der Buchausgabe 978-3-15-019424-9
www.reclam.de
İki AfacanınYedi Yaramazlık Hikayesi
Ah insan yaramaz çocuklar hakkında
Neler okumakta, neler duymakta.
Mesela şu afacanların hikayesi
Max ve Moritz adında bu ikisi.
Söz dinleyip de birlikte
Uslu davranmak yerine,
Başlıyorlar hep gülmeye
Sinsice dalga geçmeye.
İş yaramazlığa gelince
Hazırlar hep bencilce
Canlılara kötülük etmeye,
Elma, armut, erik yürütmeye.
Tabii okula gitmektense,
Ya da vaaz dinlemektense,
Usluca oturmak yerine
Hoş gelir haylazlık bu ikisine.
Ama siz yapmayın, sakın ha!
Çünkü bu hikayenin sonunda
Çok hazin bir durumda
Max ve Moritz karşımızda.
İşte bu nedenle bütün yaptıkları
Burada resmedildi ve yazıldı.
Bazıları kümes hayvanı yetiştirir
Ve bunun için çok emek verir.
Birincisi bu kuşlar
Her gün yumurta yapar.
İkincisi kızartılıp günün birinde
Afiyetle yenirler büyüdüklerinde.
Üçüncüsü de yumuşak tüyleri
Kullanmaya çok elverişli.
Doldururlar yorganları yastıkları
Kimse sevmez çünkü soğukta yatmayı.
Soğuğu sevmeyenlerden biri de
Bakın burada işte: Dul Bayan Bolte.
Vardı üç tane tavuğu
Yanlarında bir de heybetli horozu.
Max ve Moritz başladılar düşünmeye
Ne yaramazlık yapabiliriz diye.
«Bir, iki, üç» diyesiye
Böldüler ekmeği ikiye.
Sonunda ellerinde dört parça,
Her biri parmak kalınlığında.
Bağladılar lokmaları usulca
Çarpı şeklinde bir ipin uçlarına.
Ve yerleştirdiler bunları doğruca
Zavallı kadıncağızın avlusuna.
Horoz görür görmez lokmaları
Öterek çağırmaya başladı tavukları.
Ü-ürü-üüü! Ü-ürü-üüü!
Gıt gıt gıt! Tavuklar göründü.
Horoz ve tavuklar her biri neşeli
Yutuverdiler hemencecik ekmekleri.
Ama farkettiklerinde yapılan hinliği,
İş işten çoktan geçmişti.
Bir oraya bir buraya
Başladılar koşuşturmaya.
Yukarı aşağı çırpındı hepsi
Kurtulamıyorlar, aman Ya Rabbi!
Kuru bir ağacın dalı
Üstünde kaldılar asılı.
Boyunları uzadıkça uzadı
Sesleri kısıldıkça kısıldı.
Hızla yumurtladılar bir kez daha,
Sonra ölüverdiler oracıkta.
Dul Bayan Bolte odasında,
Duydu o feryatları yatağında.
Hissetti kötü bir şeyler olduğunu
Fırladı dışarıya korku dolu.
«Yaşlar sel oldu aktı gözlerimden!
Umutlarım, emeklerim gitti ellerimden,
Ömrümün en güzel hayali
Bu elma ağacında asılı şimdi!»
Pek üzgün, pek perişan
Getirdi bir bıçak mutfağından.
İndirdi zavallıları ağaçtan,
Aldı cansız bedenlerini oradan.
Ve yas tutarak sessizce
Giriverdi tekrar evine.